Türkiye Atatürk döneminde ekonomik bir mucizeye imza attı

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucusu Ulu Önder Atatürk, ebediyete intikalinin 84. yılında tüm yurtta minnet ve özlemle anılıyor.

Her 10 Kasım bir yandan hüzün dolu geçerken diğer yandan Atatürk’ün yüce şahsiyetinin yanında bizlere bıraktığı mirasın da hatırlanmasına vesile oluyor.

Atatürk anılırken sık sık Türk milletinin kendisini ne kadar erken kaybettiğine vurgu yapılır. Belki bu büyük deha daha uzun yıllar yaşasaydı gerçekten de hem ülkemiz hem de dünya için tarihin gidişatı çok farklı olabilirdi. Ancak 57 yıllık kısa ömründe bile asırlara bedel devrimler gerçekleştirmeyi başardı. Bu büyük devrimlerin belki de en az konuşulanı ekonomi alanında yaşandı.

Kurtuluş Savaşı ile Türk milletinin bağımsızlığını kazanmasının ardından Atatürk ve arkadaşlarının en önemli ideallerinden birisi iktisadi bağımsızlığı da sağlayıp Anadolu topraklarında refahı sağlamak olmuştur.

ÇALIŞMALAR KURTULUŞ SAVAŞI SIRASINDA BAŞLADI

Bu hedef dahilinde henüz Kurtuluş Savaşı devam ederken Ziya Gökalp başkanlığında oluşturulan bir kurul ekonomi alanında çalışmakla görevlendirilmişti. Kurulun toplantılarına savaşta olunmasına rağmen Atatürk fırsat buldukça bizzat katılıyordu.

1923’te ise meşhur İzmir İktisat Kongresi’nin toplanmasına aslında Meclis’teki pek çok milletvekili para ve zaman kaybı olacağı gerekçesiyle itiraz etmişti. Ancak ekonomiye büyük önem veren Atatürk’ün kişisel ısrar ve çabalarıyla kongre düzenlenmişti.

Atatürk 1923’te yaptığı bir konuşmada ekonominin önemini şu ifadelerle vurgulamıştır:

“BİRİNCİ DERECEDE ÖNEM VERMEK ZORUNDAYIZ”

“Gerçekten Türk tarihi incelenirse bütün yükseliş ve çöküş sebeplerinin bir ekonomi sorunundan başka bir şey olmadığı anlaşılır. Tarihimizi dolduran bunca başarılar, zaferler veya mağlubiyetler, yokluk ve felâketler, bunların hepsi meydana geldikleri dönemlerdeki ekonomik durumumuzla ilgili ve ilişkilidir. Yeni Türkiyemizi lâyık olduğu düzeye eriştirebilmek için, kesinlikle ekonomimize birinci derecede önem vermek zorundayız. Çünkü zamanımız tamamen bir ekonomi döneminden başka bir şey değildir.”

ORTALAMA YAŞAM VE NÜFUS ÇOK DÜŞÜKTÜ

Bu sözlerden de anlaşılacağı gibi 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edilerek Türk tarihinde yeni bir sayfa açılırken, genç Cumhuriyetin en önemli önceliklerinden birisi ekonomi olmuştur. Ekonomik hedeflere ulaşmak için Türkiye Cumhuriyeti’nin önünde pek çok zorluk vardı. Örneğin eğitimli nüfusun eksikliğinden öte genel olarak yıllarca süren savaşlar nedeniyle düşük nüfus sorunu vardı. 1. Dünya Savaşı öncesi saha sonra Türkiye’nin kurulduğu topraklarda 16 milyon kişi yaşıyordu. Cumhuriyet kurulduğunda ise bu sayı neredeyse 11 milyona düşmüştü. 1923’te ortalama yaşam beklenti süresi ise 35 yıl ile bir hayli düşük bir seviyedeydi.

Sanayi altyapısı Avrupa’nın çok gerisindeydi. Az sayıdaki sanayi kuruluşu ise yabancıların elindeydi. Osmanlı döneminde yurtdışına tarım ihracatı yapılıyordu ancak tarımda modernleşme sağlanamamıştı. Trendy ekipman eksikliği çalışacak nüfus eksikliğiyle birleşince tarım alanında da zorluklar yaşanıyordu.

Bu ve benzeri birçok zorluğa rağmen Atatürk liderliğindeki genç Cumhuriyet adeta bir ekonomik mucizeye imza attı.

TÜRKİYE KENDİ YOLUNU ÇİZDİ

1923-1938 yılları arasında dünya aslında çalkantılı bir dönem yaşadı. Türkiye’nin bir yanında tamamen devlet kontrolündeki bir ekonomik modele sahip olan Sovyetler Birliği ekonomik olarak gelişmeye çalışırken aynı anda genişlemeci bir dış siyaset güdüyordu. Batıda ise 1. Dünya Savaşı’nın yarattığı tahribat etkilerini sürdürürken faşizmin ayak sesleri de 20’lerin başından itibaren web bir şekilde duyulmaya başlanmıştı.

Dünyada farklı ülkelerde kollektivist ve liberal ekonomik politikalar uygulanırken Türkiye Cumhuriyeti o dönem ihtiyacına uygun bir şekilde iki akımdan da unsurlar barındıran Devletçilik ilkesini benimsedi. Bu ihtiyaçları anlamak için Cumhuriyet’in ilk kurulduğu yıllardaki bazı ekonomik verilere bakmak gerekiyor.

İMALATIN PAYI SADECE YÜZDE 2 İDİ

Prof. Dr. Turan Yay’ın ‘Atatürk Dönemi Türkiye Ekonomisi ve Osmanlı İmparatorluğu’ndan Devralınan Miras’ başlıklı makalesinde yer alan verilere göre Cumhuriyetin hemen başında tarımın GSYH içindeki payı yüzde 40, imalat sektörünün payı ise sadece yüzde 2 seviyesinde bulunuyordu. İnşaat sektörü dahil edildiğinde ancak bu pay yüzde 11’e çıkıyordu.

SANAYİ TAMAMEN İTHALATA BAĞIMLIYDI

Sanayi ürünleri ihtiyacı tamamen ithalatla karşılanıyordu. Yerli üretimin talebi karşılama oranı buğday ununda yüzde 60, pamuklu kumaşlarda yüzde 10, yünlü kumaşlarda yüzde 40, sabunda yüzde 20 idi. Tuğla kiremit üretimi ihtiyacın üçte biri kadardı.

ALMANYA’DAN İĞNE GELMEZSE HALK SÖKÜĞÜNÜ DİKEMİYORDU

Prof.Dr. Sabahattin Özel’in Atatürk Dönemi Türkkiye Ekonomisi başlıklı makalesinde yer alan bilgilere göre Cumhuriyet ilk kurulduğunda Türkiye 25 kuruşa yün satıp 3000 kuruşa geri alan ülke konumundaydı. Almanya’dan dikiş iğnesi gelmezse halk söküğünü dikemiyordu.

KURULAN ÜRETİM TESİSLERİ

Bu veriler ışığında Atatürk dönemi hükümetleri yerli üretim ve sermayeyi geliştirmek için pek çok önemli adım attı. 1923-1938 yılları arasında çoğu devlet işletmesi olmak üzere Türkiye’de şu fabrika, maden, üretim tesisleri kuruldu ve temeli atıldı:

  1. Ankara Fişek Fabrikası (1924)
  2. Gölcük Tersanesi (1924)
  3. Şakir Zümre Fabrikası (1925)
  4. Eskişehir Hava Tamirhanesi (1925)
  5. Alpullu Şeker Fabrikası (1926)
  6. Uşak Şeker Fabrikası (1926)
  7. Kayseri Uçak Fabrikası (1926)
  8. Kırıkkale Mühimmat Fabrikası (1927)
  9. Bünyan Dokuma Fabrikası (1927)
  10. Eskişehir Kiremit Fabrikası (1927)
  11. Kırıkkale Elektrik Santrali ve Çelik Fabrikası (1928)
  12. Ankara Çimento Fabrikası (1928)
  13. 13. Ankara Havagazı Fabrikası (1929)
  14. İstanbul Otomobil (Ford) Montaj Fabrikası (1929’da anlaşma onaylandı)
  15. Kayaş Kapsül Fabrikası (1930)
  16. Nuri Killigil Tabanca, Havan ve Mühimmat Üretim Tesisleri (1930)
  17. Kırıkkale Elektrik Santrali ve Çelik Fabrikası (1931)
  18. Eskişehir Şeker Fabrikası (1934)
  19. Turhal Şeker Fabrikaları (1934)
  20. Konya Ereğlisi Bez Fabrikası (1934)
  21. Bakırköy Bez fabrikası (1934)
  22. Bursa Süt Fabrikası (1934)
  23. İzmit Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası (1934 temel atma)
  24. Zonguldak Antrasit Fabrikası (1934 temel atma)
  25. Zonguldak Kömür Yıkama Fabrikası (1934)
  26. Keçiborlu Kükürt Fabrikası (1934)
  27. Isparta Gülyağı Fabrikası (1934)
  28. Ankara. Konya, Eskişehir ve Sivas Buğday Siloları (1934 meclis onayı)
  29. Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası (1935)
  30. Kayseri Bez Fabrikası (1934 temel atma)
  31. Nazilli Basma Fabrikası (1935 temel atma)
  32. Bursa Merinos Fabrikası (1935 temel atma)
  33. Gemlik Suni İpek Fabrikası (1935 temel atma)
  34. Keçiborlu-Kükürt Fabrikası (1935)
  35. 35. Ankara Çubuk Barajı (1936)
  36. Zonguldak Taş kömürü fabrikası (1936)
  37. Barut. Tüfek ve Prime Fabrikaları (1936)
  38. Nuri Demirağ Uçak Fabrikası (1936)
  39. Malatya Sigara Fabrikası (1936)
  40. Bitlis Sigara Fabrikası (1936)
  41. Malatya Bez Fabrikası (1937 temel atma)
  42. İzmit Kağıt ve Karton Fabrikası (1934 temel atma)
  43. Karabük Demir Çelik Fabrikası (1937 temel atma)
  44. Divriği Demir Ocakları (1938)
  45. İzmir’de klor fabrikası (1938 temel atma)
  46. Sivas Çimento Fabrikası (1938 temel atma)

FİNANS ALANINDA ATILIM

Tabii iktisadi olarak kendi ayakları üzerinde durmak isteyen bir ülkenin sanayi tesisleri kadar finans kuruluşlarına da ihtiyacı vardı. Bu sebeple Cumhuriyet’in ilk 15 yılında TCMB dahil şu bankalar kuruldu:

1. İş Bankası ( 1924 )

2. Türkiye Tütüncüler Bankası (1924)

3. Sanayi Ve Maaddin Bankası (1925)

4. Emlak Ve Eytam Bankası (1926)

5. Esbank (1927)

6. Egebank (1928)

7. Merkez Bankası (1930)

8. Sümerbank (1933)

9. Halkbank (1933)

10. İller Bankası (1933)

11. Etibank (1935)

12. Denizbank (1937)

13. Halk Bankası (1938)

Banka ve üretim tesislerinin yanında kalkındırmayı hızlandırmayı amaçlayan çeşitli kurumlar da bu dönemde faaliyete geçti. Amacı, yeraltı zenginliklerini arayıp çıkarmak, bunlardan işletilmekte olanları daha verimli duruma getirmek, bu alanda inceleme ve araştırma yapmak, faaliyet konusuyla ilgili elemanları yetiştirmek olan Maden Tetkik Arama Enstitüsü (MTA) 1935 yılında kuruldu.

Zirai alanda çalışmak üzere teknisyen seviyesinde eleman yetiştirmek, çeşitli bölgelerin zirai yapılarını ve özellikleri hakkında incelemeler yapmak maksadıyla ise Tarım Bakanlığı Ziraat İşleri Genel Müdürlüğü’ne bağlı olarak Ziraat Okulları ve Yüksek Ziraat Enstitüsü kuruldu.

DEMİRYOLU AĞI MİLLİLEŞTİ VE GENİŞLETİLDİ

Bunların yanında altyapının da geliştirilmesi gerekiyordu. 1923 yılında Türkiye’de toplam 4.112 kilometrelik demiryolu ağı bulunuyordu. Ancak bunun 3387 kilometresi yabancı şirketlerin elindeydi. Cumhuriyet hükümetlerinin ilk olarak önceliği bu hatları millileştirmekti. Yabancıların elindeki hatlar dönemin parasıyla 42.5 milyon TL ödeme yapılarak millileştirildi.

Demiryolları bir yandan millileşirken diğer yandan yeni hatlar inşa edildi. 1927’de Kayseri, 1930’da Sivas, 1931’de Malatya, 1933’de Niğde, 1934 Elazığ, 1935 Diyarbakır, 1939’da Erzurum demiryolu ağına bağlandı. Bu dönemde inşa edilen ana hatlar şunlar oldu; Ankara- Kayseri-Sivas, Sivas-Erzurum, Samsun- Kalın (Sivas),Irmak-Filyos (Zonguldak kömür hattı), Adana-Fevzipaşa-Diyarbakır (Bakır hattı), Sivas-Çetinkaya (Demir hattı).

Bu atılımlarla demiryolu ağı 6.927 kilometreye ulaştı.

15 YILDA YÜZDE 196 BÜYÜME

Bu atılımlar sonucu genç Türkiye Cumhuriyeti Atatürk döneminde hızlı bir kalkınma yaşadı.

Stockholm Üniversitesi’nden Rodney Edvinsson’ın 2010’da vefat eden ünlü İngiliz İktisat tarihçisi Angus Maddison’un çalışmalarından derlediği bilgilere göre 1990 yılı sabit fiyatlarıyla 1923’te Türkiye ekonomisinin büyüklüğü 9.8 milyar dolar seviyesindeydi. Söz konusu veriler ve çalışma ülkeler arası karşılaştırmalar için yapılmıştır.

Cumhuriyet’in 10. yılında bu rakam 21 milyar dolara, Atatürk’ün ebediyete intikal ettiği 15. yılda ise 29 milyar dolara ulaşmıştır. Yani Türkiye ekonomisi ilk 10 yılında kümülatif olarak yüzde 114, 15 yılda ise yüzde 196 büyümüştür.

1990 sabit fiyatlarıyla Türkiye ekonomisinin ilk 15 yıldaki gelişimi (milyon dolar):

YılGSYH
19239,882
192411,819
192513,159
192615,275
192713,886
192815,388
192917,842
193018,649
193119,763
193218,568
193321,007
193421,491
193521,927
193626,093
193726,965
193829,338

İNGİLTERE YÜZDE 40, ABD YÜZDE 15 BÜYÜDÜ

Verileri aldığımız çalışmanın asıl amacı ülkelerin ekonomik gelişimini karşılaştırmaktır. Buna uygun bir şekilde 1923-1938 döneminde İngiliz ekonomisine baktığımızda, İngiltere’nin 15 yıllık büyümesinin yüzde 40’ta kaldığını görüyoruz. Söz konusu dönemde Almanya yüzde 100, Portekiz yüzde 43, Hollanda yüzde 38, İtalya yüzde 35, Avusturya yüzde 29, Fransa yüzde 25, ABD ise yüzde 15 büyüme kaydetti. İspanya ise yüzde 9 daraldı.

1923-1938 yıllarında ülkelerin kümülatif GSYH artışı (1990 sabit fiyatlarıyla):

SıraÜlkeBüyüme (%)
1Türkiye197
2Guatemala103
3Almanya100
4Kolombiya90
5Finlandiya85
6Tayvan83
7Güney Kore76
8Peru73
9Malezya69
10Norveç69
11Japonya68
12Brezilya65
13Kosta Rika65
14İsveç63
15Filipinler62
16Yunanistan58
17Uruguay55
18Yugoslavya53
19Yeni Zelanda52
20Endonezya51
21Arjantin48
22Portekiz43
23Danimarka42
24İsviçre42
25Kanada41
26İngiltere40
27Şili38
28Hollanda38
29Avustralya37
30İtalya35
31Avusturya29
32El Salvador29
33Sri Lanka28
34Fransa25
35Meksika22
36Honduras21
37Hindistan19
38Belçika17
39İrlanda16
40ABD15
41Nikaragua2

Burada bahsettiğimiz 15 yıllık süreçte o döneme kadar dünyada yaşanmış en büyük ekonomik kriz olan 1929 Büyük Buhranının da olduğunu unutmamak gerekiyor.

1923-1930 ARASI YILLIK ORTALAMA BÜYÜME YÜZDE 9.6

Yeditepe Üniversitesi’nden Prof. Dr. Turan Yay’ın ‘Atatürk Dönemi Türkiye Ekonomisi ve Osmanlı İmparatorluğu’ndan Devralınan Miras’ başlıklı makalesinde yer alan verilere göre ise 1938 sabit fiyatlarıyla 1923-1930 arasında Türkiye ekonomisi yıllık ortalama yüzde 9.6’lık bir büyüme kaydetti.

1930’DA DIŞ TİCARET FAZLASI VERİLDİ

1923 yılında ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 58.5 iken 1930 yılında bu oran yüzde 102.6’ya ulaştı. Yani dış ticaret fazlası verildi.

1931-1939 döneminde ise yıllık ortalama büyüme yüzde 6.2 oldu.

SANAYİ ÜRETİMİNDE ORTALAMA YÜZDE 11’LİK YILLIK ARTIŞ

1930 sonrasında sanayide atılan adımlar sonrasında sanayi üretiminde 1930-1938 yılları arasında ortalama yüzde 11 büyüme sağlandı. 1938 yılı tamamlandığında sanayinin GSYH iççerisindeki payı yüzde 18’i aşmıştı.

1930-1938 arasında tarımda ortalama yıllık büyüme yüzde 5.1, hizmet sektöründe ise

Yine aynı çalışmada yer alan bilgilere göre sanayi kesiminin ekonomi içindeki payı 1923’te yüzde 12.6 iken bu oran 1939 itibarıyla yüzde 18’e yükseldi.

Atatürk bu verilerden anlaşılacağı gibi diz çöktürülmeye çalışan bir milletin bağımsızlığına öncülük etmekle kalmadı üzerine adeta ölü toprağı serilmiş Anadolu’da kalkınma ateşini de yaktı.